Gençlerle Musahabe - Şemsettin Çetin

Okulumuz Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Şemsettin Çetin'in İstiklal Marşının kabülünün yıldönümü münasebetiyle kaleme almış olduğu yazı.

                                                     Gençlerle Musahabe

 

      "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

       ...

       Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?..."

     Eminim "Kim" dediğimde sağa sola bakmadan tereddütsüz ben, dediniz.

Simalarınızdan anlıyorum, hiçbir çılgının haddi değil bana zincir vuracak, diyorsunuz.

    Sevgili öğrenciler,  12 Mart 1921'de İstiklâl Marşı kabulünün 101'inci yıl dönümünü idrak ediyoruz. İlk günkü gibi heyecanlı ve şevkliyiz. İstiklâl Marşı istikbâl marşımızdır. İstiklâli olmayanın istikbâli olmaz.

     Değerli öğrenciler, bedeller ödeyerek istiklâlimizi kazandık!  Mehmet Akif yazdığı İstiklâl Marşı'yla bunu taçlandırdı. Şimdi de istiklâlimizi istikbâlle taçlandırmanın belgesi sizlersiniz. Yolunuz uzun, yükünüz ağır, seferiniz kutludur.

     Ülkenin dört bir yanı "tek dişi kalmış canavar''larla kuşatılıp işgal edilmişti. Cephedeki asker ve cephe gerisindeki halk bitkin bir durumdaydı. Emperyalistler Osmanlı İmparatorluğunu dağıttığı gibi çırpınan son umudu da bitirmek için her taraftan saldırıyorlardı.

    Dönemin Genelkurmayı, Milli Eğitim Bakanlığına müracaat ederek "Bu savaşımızın manasını anlatacak, halka ve askere heyecan verecek ve diğer milletlerde bulunan milli marşlara denk olacak bir marş'' istemesi sonucu Milli Eğitim Bakanlığı bütün kuruluşlarına bir genelge gönderdi. Gazetelere ilan verildi. 

     Yarışmaya yedi yüz yirmi dört şiir katılır. Fakat İstenen şiir gelmemiştir. Para ödülü(500 lira) olduğu için Akif müsabakaya katılmamıştır. Dönemin Milli Eğitim Bakanı(Maârif Nâzırı) Hamdullah Suphi Tanrıöver bir mektupla her ne engel varsa kaldırılacağını söyler. Arkadaşlarının da ısrarıyla Mehmet Akif on iki gün gibi kısa bir sürede şiiri yazacaktır. 1 Mart'ta mecliste okunup, müzakere edildi. 12 Mart 1921'de dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey tarafından kürsüde şiddetli alkışlar eşliğinde iki defa okundu.  Milletimizin İstiklâl Marşı olarak kabul edildi. Akif İstiklâl Marşı'nı kahraman ordumuza, milletimize hediye etmiştir. O artık benim milletimindir, diyerek  ''Safahat'' adlı eserine almamıştır. 

Sevgili gençler, Azerbaycan'ın milli şairi Bahtiyar Vahabzâde: " Men 26 ülkenin marşını araştırdım. Hiçbiri İstiklâl Marşı'na benzemiyor. Men inanmıram kalemiyle yazdığına, birisi kulağına söyledi.''der. 

    İstiklal mücadelesi ve İstiklâl Marşı emperyalistlerin heveslerini kursaklarında bırakmıştır. Anadolu yekvücut olarak mücadele etmiştir. Akif istiklâl Marşı'yla hiçbir kesimi dışarıda bırakmamıştır. 

   Herkesi vatan, millet, bayrak ve din gibi ortak değerler etrafında toplamıştır. Bundandır ki biriz, diriyiz ve hep birlikte Türkiye'yiz. Bu birlik ve beraberliğimiz daim olsun. Biz bir ve beraber olursak tarihte olduğu gibi hiçbir güç bizi Allah'ın izniyle yenemeyecektir.

 

 

     "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; 

     Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

     O benim milletlimin yıldızıdır, parlayacak; 

     O benimdir, o benim milletlimindir ancak.''

 

     Akif istiklâl Marşı'na " Korkma'' diye başlar. Korkma, Allah'tan ümidini kesme "Allah bizimle beraberdir.'' O, Allah'a mutlak teslimiyet sahibiydi. O, biliyordu ki Allah asla ümidinizi kesmeyin, diyordu. Akif de askere, millete, bize ve gelecektekilere korkmayın yurdumun üstünde tek ocak kalıncaya dek korkmayın. Bu al bayrak, bu yurt bizimdir. Bizim yurdumuzun üstünde ebediyen dalgalanacaktır.

 

     Bayrağımız rengini şehitlerimizin kanından almıştır. Bağımsızlığımızın nişanesidir. Yıldızı hep parlayacaktır. Fakat gidişattan memnun değildir. Nazlıdır, sitem eder. Kahraman milletimiz de uğrunda verdiği mücadeleleri hatırlatıyordu. Teselli ediyordu.  Darılma, çehreni çatma, milletim seni yüceltmek, ayakta tutmak için can verdi. Hakka inanan milletimin hür yaşaması elbette hakkıdır.

 

     Değerli gençler, asırlardır milletimiz hür yaşamıştır.  Bizler de hür yaşayacağız. Bizi esaret altına almaya hiçbir gücün haddi değildir. Hiçbir engel tanımayız. Tarih buna şahittir. Bunları siz gençlere aktarmak konusunda hepimize büyük iş düşüyor.

 

     Medeniyet bizim bildiğimiz manada insana refah, saadet getirir. İnsanı insana yakışan değerlerle mücehhez kılar. Yoksa insanlara felaket getiren medeniyet dün de yarın da bir canavardan ibarettir.

Batı Orta Çağdan sonra bütün gücüyle maddeye çalıştı. Yükseldi. Ama insanlık tarafını eksik bıraktı. İddia ettiği gibi hiçbir ülkeye demokrasi, huzur, refah götürmedi. Kendinden başka hiç kimseye hayat hakkı tanımadı.  Aksine sömürdü, böldü, parçaladı ve yuttu. Bir millet hariç, o da biziz.  Maddi donanımlarıyla meydan okuyanlar, imanlı göğüslerimize yenik düştüler.

 

     Allah Kur'ân-ı Kerim'de buyuruyor ki: " Siz Hak yolunda giderseniz, Allah size yardım eder?''

( Ankebut Sûresi,69. Âyet)

Haberin devamını okumak için buraya tıklayınız.

İstanbul Sultangazi Sabri Ülker Anadolu İmam Hatip Lisesi

Yorumlar (0)
Yorumunuz en az 10 karakter olmalıdır.(0)