18 Mart Çanakkale Zaferi

ÇANAKKALE SAVAŞININ ÖNEMİ VE SONUÇLARI 

Çanakkale Cephesi'nin deniz harekatı (Boğaz'ın zorlanması), kuşkusuz sıradan bir askeri harekat, ya da muharebe olayı değildir. Boğazlar, konumu ve tarihi önemi itibariyle, İstanbul Karadeniz kapısı, Çanakkale de Ege Denizi kapısı olarak, geçmişte taşıdıkları ve çağımızda taşımakta oldukları stratejik önem ve değer açısından daima birlikte mütalaa edilmiş ve edilmektedir.

Her iki boğaz, klasik ve dar çerçevede sadece Akdeniz'i Karadeniz'e, Avrupa'yı Asya'ya bağlayan su geçitleri ya da köprüler değil, Akdeniz'in öteki önemli su geçitlerinden Cebelitarık ve Süveyş kanalı ile de bütünleşerek, dünyanın büyük denizlerini (Atlas ve Hint okyanusu gibi) ve büyük kıta kara parçalarını birbirine bağlayan, daha geniş anlamdaki jeopolitik konumuyla, dünya siyaset ve iktisadiyatı üzerine olan etkilerini bu gün de korumaktadır. Bu nedenlerledir ki, Türk Boğazları, uluslararası ilişkilere yön vermede daima odak noktası olmuşlardır.
Gerçekten tarihin eski dönemlerinden beri ön planda, Avrupa ve Asya ülkeleri arasında başlamış olan ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerle, askeri hareketler, sürekli olarak Boğazlar bölgesinde cereyan etmiştir. Başka bir deyişle Boğazlar, dünyanın diğer parçalarında pek görülmemiş ardıarkası kesilmeyen mücadelelere sahne olmuştur. Boğazların tarihin akışı içindeki stratejik durumu ve jeopolitik konumuyla ilgili yukarıdaki kısa açıklamaların ışığı altında, Çanakkale Muharebelerinin sonuçları üzerindeki değerlendirmeler, kuşkusuz daha bir önem ve anlam taşıyacaktır. Böylesine bir değerlendirmenin daha gerçekçi ve sağlıklı olabilmesi ise, büyük devletlerin Türk Boğazları üzerindeki ulusal emellerine kısaca da olsa, bir göz atılmasını gerektirir.
Birinci Dünya Harbi öncesinin başlıca büyük devletlerinden Almanya'nın, "Drang Nach Osten (doğuya doğru) politikası", Rusya'nın ılık denizlere ulaşma emelleri; İngiltere'nin, "denizlere egemen olan dünyaya hakim olur" teorisine dayanarak, özellikle XIX. yüzyıldan bu yana güttüğü Rusya'nın Akdeniz'e çıkmasını engelleme siyaseti, hep Türk boğazlarında düğümlenmektedir.
Boğazların bu tartışma götürmez önemi konusunda Napolyon "İstanbul bir anahtardır. Istanbul'a egemen olan dünyaya hükmedecektir. Eğer Rusya, Çanakkale Boğazı'nı ele geçirecek olursa, Tulon, Napoli ve Korfu kapılarına dayanmış olacaktır" [431) demekle, Fransa'nın Boğazlar üzerindeki duyarlılığını açık seçik ortaya koymuş olmaktadır.
Rusya'nın görüşüyse, Genelkurmay Başkanı Kropatki'nin bir raporunda; XX. yüzyılda Rusya'nın en önemli işinin, Istanbul Boğazı'nı ele geçirmek olduğuna işaretle, Osmanlı Devleti'ni, Boğazı Rusya'ya bırakmaya hazırlamalı ve Almanya ile anlaşma yapmalıdır" şeklinde ifadesini bulmaktadır.
Büyük devletlerin Boğazlar üzerindeki kısaca açıklanan bu emelleri, onları kendi aralarında da gizli birtakım mücadelelere yöneltmiştir.
Nitekim, Rus Dışişleri Bakanı Sazanof, Çar tarafından da onaylanan bir raporunda; "Boğazların güçlü bir devletin eline geçmesi, tüm Güney Rusya'nın ekonomik hayatının, o devletin egemenliği altına girmesidir" demekte ve bu durumun önlenmesi için, Istanbul'un alınmasını önermektedir.
Öte yandan Kasım 1911'de Rusya'nın, Osmanlı Hükümeti'ne Boğazlar üzerindeki istekleriyle ilgili bir notasından haberdar edilen Ingiltere ve Fransa, Rus isteklerini reddetmişlerdir.
Keza Rusya'nın bu ve buna benzer çeşitli tarihlerdeki yinelenen daha birçok istek ve baskılarının birbirini izlemesi, Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'nda Merkez Devletleri safına kaymasında büyük bir etken olmuştu.

İşte Boğazlar üzerindeki bu gizli çıkar çatışmalarıdır ki, Ingiliz ve Fransızlar'ı Istanbul'u almaya ve Ruslar'dan önce Karadeniz Boğazı'na el atmaya yöneltmiş ve Çanakkale Cephesi'nin açılmasında başlıca etken olmuştur.Ruslara silah ve malzeme yardımı sorunuysa, savaşın sadece görünüşteki nedenini oluşturmuştur.
Böylece büyük devletlerin Türk Boğazları üzerindeki tarihi emellerini ortaya koyarken, bu devletlerden Ingiltere'nin bu cephenin açılmasında birinci derecede aktif rol aldığını da belirtmek doğru olur.Nitekim Ingiliz Donanma Bakanı Churchill, cephenin açılmasında büyük çaba göstermiş ve etkili olmuştur.Gerçekten o, bu cephenin açılmasının baş mimari olmuş, Türklerin askeri gücünü ciddiye almamış, olayı basit ve sadece "sınırlı bir cezalandırma hareketi" olarak görmüştü. En güçlü ve modern silahlarla donatılmış zırhlılarının Boğaz'da görünüvermesiyle, Türklerin direnmekten vazgeçeceğini sanmıştı.
Kuşkusuz bu büyük bir yanılgıydı. Ingilizler, Çanakkale'deki Türk savunmasını ve askerini sadece matematiksel ölçülere vurup, onun yüksek manevi gücünü görmezlikten gelerek, büyük bir hesap hatasına düştüler ve sonunda, önce denizde, sonra da karada hiç de beklemedikleri amansız cevabı aldılar.Böylece onlar, zaferi Boğaz'da, Türk top ve mayınlarına, karada Türk süngüsüne bırakarak çekilip gittiler.

Anlaşma Devletleri'nin Çanakkale serüveni bu suretle noktalandıktan sonra, yukarıdaki açıklamaların ışığı altında, Türkiye ve uluslararası politika ve diplomasi tarihi açısından ortaya koyduğu önemli sonuçları da şöylece özetlemek mümkün olur. 

SEYİT ONBAŞI
Seyit Ali Çabuk veya Seyit Ali Onbaşı (Eylül 1889 - 1 Aralık 1939), I. Dünya Savaşı'nda Çanakkale Cephesi'nde çarpışan Türk asker.
I. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale cephesinde Rumeli Mecidiye Tabyası görev yaptığı sırada 215 kilogram ağırlığındaki top mermilerini insanüstü bir güçle sırtlayarak top kundağına yerleştirmeyi başarmış ve Birleşik Krallık'a ait Ocean Zırhlısı'nı dümenden vurarak kontrolden çıkmasına ve bir mayına çarpıp batmasına sebep olmuştur.

MÜCAHİDE HATİCE HANIM
Anafartalar Cephesinde 56. fıkrayla omuz omuza çarpışarak, tüm gücüyle düşmana karşı koymayan çalışan Mücahide Hatice Hanım bir çok cephede çarpışarak kurtuluş savaşına hizmet etmiştir. İzmir işgalinde Yunanlılara esir düşen Hatice Hanım aynen şunları söylemiştir;"İzmir'in Kemalpaşa (Nif) kazasının Ahmetli köyünden Hacı Halilzâdeler'denim. Babam merhum Mehmet Efendi'dir. Çanakkale Anafartalar'da 56. fırkada silahımla muharebelere iştirak ettim. Adım Ahmet idi. Benim kadın olduğumu kimse bilmiyordu. Şarapnel ve kurşunlarla dokuz yerimden yaralandım. Milli muharebelerimize de gönüllü iştirak ettim..."

HALİDE ONBAŞI (HALİDE EDİP ADIVAR)
Sivil olmasına rağmen bizzat Mustafa Kemal'in yanında omuz omuza cephede görev alan Halide Onbaşı, rütbe alarak savaş kahramanı olarak tarih kitaplarına geçmiştir.

NEZAHAT ONBAŞI
Çocukluğu cephelerde geçen, babası Albay Hafız Halit Bey olan Nezahat Onbaşı kahramanlığı ve cesaretiyle Atatürk'ün dahi ilgisini çekmiştir. Askerler tarafından alay kızlı alay anılan Nezahat Onbaşı Gediz cephesinde işlerin istenildiği gibi gitmediği, askerlerin çekilmek istemeleri karşısında önlerini keserek buna mani olmuştur.
ERZURUMLU KARA FATMA
Subay bir dervişle evlenerek savaş meydanlarına katılan Fatma Seher, asker eşiyle aynı cephelerde savaşarak hayatını geçirdi. Sarıkamış'ta eşinin şehit olması üzerine Atatürk ile görüşebilmek adına Sivas'a gitti.Yunanlıların İzmir'i işgal etmeleri üzerine kurtuluş savaşı için İzmir'e gitti. Geneli kadınlardan oluşan birliğin onbaşısı olarak düşmanın geri cephesine saldırılar düzenledi.

ŞERİFE BACI

İnebolu'da bulunan cephaneleri Ankara'ya götürmek için yaşlı kadın ve erkeklere yola çıkan Şerife bacının donarak öldüğü söylenmektedir. Kış şartlarında yağan kar altında kağnısında cephane, kucağında da bebeğine sarılarak 1921'in Aralığında vefat etti. Son battaniyesini bebeği yerine cephane ıslanmasın diye ona örttüğü söylenir. Ağır kış şartlarında donarak öldüğünde Şerife Bacı henüz 21 yaşındaydı.

Haberin devamını okumak için buraya tıklayınız.

Uşak Merkez Uşak Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi

Yorumlar (0)
Resimsiz
Yorumunuz en az 10 karakter olmalıdır.(0)